15 Haziran 2015 Pazartesi

Güzel Hindistan


Yenilik iyi gelir beynimize ve ruhumuza, mutlu eder bizi. Yeni bir telefon aldığımızda mutlu oluruz, yeni bir pantolon ya da gömlek alınca seviniriz, ev alır araba alırız, ya da yeni bir kız yahut erkekle tanışır heyecanlanır mutlu oluruz. Seyahat etmek de böyledir işte. Aslında herkes ister seyahat etmeyi, gezip yeni yerler görmeyi. Fakat bazıları biraz daha fazla ister bunu. Ben onlardanım, biraz daha fazla isteyenlerden.

Henüz daha yedi sekiz yaşlarında bir çocukken elli altmış nüfuslu Edirne'nin en küçük köylerinden biri olan köyümün meralarında sığır otlatıp ya da kavun, karpuz, ayçiçeği  tarlalarında çalışıp Gogol, Dostoyevski, Gorki, Steinback, Hugo, Jack London okurken, bu dünya klasiklerindeki figürlerin, insanların nerelerde yaşadığını merak eder, birgün onlarla tanışıp hayatlarına dahil olmayı nasıl evlerde yaşayıp hangi fabrikalarda çalıştıklarını hayal eder dururdum.

Bu hayallerimi gerçekleştirmek için epeyce beklemem gerekti tabi. İlk yurtdışı seyahatim için 23 yaşıma dek bekledim. Üniversitede öğrenci değişim programı sınavlarına girip en kolay seçenek olan İsviçre'ye gidip burada dokuz ay kaldım ama bu benim hayal ettiğim seyahat değildi. Her şey bizim için ayarlanmıştı; okul, sınıflar, burs, kalacak yer vs. Ayrıca gezmek için pek param da yoktu. İsviçre'de kaldığım dokuz ay boyunca harika tecrübeler edinmeme rağmen hayalini kurduğum seyahati yapabilmek için beş yıl daha beklemem gerekti.

Zaman geçivermiş, gelivermişti işte. Artık istediğim gibi gezebilirdim. Sekiz yıldır çalıştığım yazlık otelde yönetici olmuş, iyi para kazanmış ve uzaklarda bir memlekete gitmenin planlarını yapmaya başlamıştım.

Ama nereye gitmeliydim ki? Her yer olabilirdi. Mısır? Çin? Gana? Kolombiya? Peki hangisi olmalıydı, neye göre karar vermeliydim? Birkaç gün düşündükten sonra kararımı verdim. Okuduğum kitaplar arasından ilk aklıma gelenin baş karakterinin hikayesi nerede geçiyorsa oraya gidecektim.

Birkaç dakikalık beyin jimnastiğinin ardından Hermann Hesse'nin Siddhartha'sı düşüverdi aklıma. İki hafta sonra Hindistan'a gidecektim.

Biletimi aldım ve uçağımdan birgün önce sırt çantamı hazırladım. Şimdi beni beklerdi Hindistan.

'Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan birşeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmedigi, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıyordu...'  diye içinden geçiriyordu Simyacı'daki genç çoban Santiago. Ben de karar vermiştim sadece. Beni ne gibi deneyimlerin beklediğine dair herhangi bir fikrim yoktu.

26-27 derece daha sıcaktı Kerala İstanbul'dan. Üstelik bunaltıcı bir nem vardı ve jetlag olmuştum. Taksiye atladım ve beş dakika sonra otelime giderken Hindistan'da geçireceğim bu iki ayı ömür boyu unutmayacağımdan emindim.

Yazımın bu bölümünü seçme birkaç fotoğrafla sonlandırıyorum. Umarım beğenirsiniz.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder